Beynimiz toplam vücut ağırlığımızın yalnızca %2’sini oluşturmakla birlikte, aldığımız besinlerin en az %20’sini, oksijenin ise %25’sini kullanır. Ayrıca vücudumuzdaki kan akışının %25’i de beyinden geçer. Bu kadar küçük bir organın böylesine etkin çalışmasını sağlayan, içerisinde bulunan yaklaşık 100 milyar sinir hücresi ve aralarında oluşturdukları bağlantılardır. Bu kadar yüksek enerji ve kapasite ile çalışan beynimiz gün boyu bulunduğumuz ortamlardan gelen radyasyon, elektromanyetik dalgalar, hava kirliliği, zararlı kimyasallar ve besinlerden gelen toksinlere maruz kalır. Bu zararlı madde ve toksinlerin vücudumuzdan atılamadığı takdirde ciddi hastalıklara neden olabilirler. Unutkanlık, halsizlik, yorgunluk, tükenmişlik hali, baş ağrıları, tüm vücut ağrıları, konsantre olamama, isteksizlik ve mutsuzluk hissi bunlardan bazılarıdır. Vücudumuzda biriken zararlı maddeler iltihap (enflamasyon) süreçlerini başlatır ve organlarla damarlara zarar vermeye başlar.
Beynimiz; kimi zaman kalbimiz, böbreklerimiz, akciğerlerimiz ve karaciğerimizden daha hızlı yaşlanabilir. Uzmanlar bunu, hayatımız boyunca tükettiğimiz sağlıklı besinler, okuduğumuz kitaplar, hobiler, edindiğimiz beceriler ve yaptığımız fiziksel egzersizler gibi aktivitelerin toplamı olan bilişsel rezerv teorisine dayandırmaktadır. Gelecekte bizi beyin hastalıklarından koruyan da budur. Rezervimiz ne kadar zenginse hafızamız ve beyin performansımız o kadar sağlıklı olur.
Karbonhidrat, şeker, yağ ve hazır gıdalardan zengin, B1, B6, B12, D, folik asit gibi vitaminlerden ve demirden eksik beslenmek, aşırı kilo, egzersiz yapmamak, alkol-sigara gibi kötü alışkanlıklar, aşırı kilo, zamanla hasara yol açıp beynin erken yaşlanmasına neden olabilmektedir. Kolesterol yüksekliği, kalp ritim ve kapak bozuklukları, yüksek kan basıncı (hipertansiyon) ile diyabet, beynin kanlanma sistemini bozarak yavaş veya ani gelişen beyin hasarlarına yol açabilmektedir. Ayrıca beyinde uyuşturucu etki oluşturan ürünler, aşırı kafein ve ilaç tüketimi gibi durumlar da beyinde toksin birikimine sebep olmaktadır.
Bilimsel araştırmalar; beyindeki hücreler arasında yeni bağlantılar kurulması, beynin kendini onarması, vücudun kronik stres cevabının frenlenmesi ve öğrenilen bilgilerin kalıcı olarak depolanması için gerekli olan uykunun düzenli ve yeteri kadar alınamamasının, beyni yaşlandıran en önemli etkenlerden biri olduğunu göstermektedir.
Bol proteinli ve düşük glisemik indeksli, yüksek lif içerikli karbonhidratlar, sebze, meyve ve sağlıklı yağlardan zengin bir beslenme düzeni oluşturmak, tuz ve şekerden olabildiğince uzak durmak beyin sağlığımız için oldukça önemlidir. Bunlara dikkat edilmediğinde, beyin hücrelerinin normalden çok daha hızlı yaşlanmalarına ve fonksiyon kayıplarına neden olabilmektedir. Dans etmek, bulmaca çözmek, bir enstrüman çalmayı öğrenmek, yabancı bir dil öğrenmeye gayret etmek gibi, beynimizde egzersiz etkisi oluşturacak uğraşlar bulmak da beyin sağlığımız için faydalı yöntemlerdir.
Beyin fonksiyonlarının daha düzgün çalışmasını sağlayan, hafızayı güçlendiren Omega 3 içeren balık, içinde B vitamini bulunan muz ve kuru baklagiller, beyinde yaşlanmayla birlikte ortaya çıkan gerilemeyi yavaşlatan E vitamini bakımından zengin, ceviz, fındık, kaju, yer fıstığı, ay çekirdeği, susam, keten tohumu; dopamin salgılanmasında etkin olan üzüm, yüksek oranda antioksidan içeren çilek, yaban mersini gibi meyveler ile belleği geliştiren domates, havuç gibi sebzeler, Alzheimer ve bunama riskine karşı folik asit desteği fasulye, bezelye, ıspanak, şalgam, limon ve portakal gibi gıdalar olabildiğince tüketilmelidir.
Yarattığı fiziksel etkilerinin yanı sıra, gün içinde hoş bir mola verilmesine olanak sağlayan ve beynin dinlenmiş şekilde tekrar motivasyonunda etkili, günde en fazla 2 fincan Türk kahvesi de beynin dostları arasındadır. Beynin en çok yenilendiği dilim olan uyku esnasında, elektro manyetik etki yapabilecek cep telefonu, televizyon gibi cihazların uzağında bulumak, yön tayin etme, hafıza, bilinçli düşünme, plan yapma, dikkat, dürtü kontrolü, birden fazla işle uğraşmaya kadar pek çok konuda işlevi olan spor yapmanın beynin aktive edilmesine katkıları tartışılmazdır.
İçten bir kahkahanın beyne oksijen gitmesini kolaylaştırırken tansiyonu dengede tuttuğu ve hormonların düzenlenmesine yardımcı olduğu da unutulmamalıdır.
Sağlıkla kalın !..